SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

VİTR BAHSİ

<< 1484 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِيُّ عَنْ مَالِكٍ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَبِي عُبَيْدٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ يُسْتَجَابُ لِأَحَدِكُمْ مَا لَمْ يَعْجَلْ فَيَقُولُ قَدْ دَعَوْتُ فَلَمْ يُسْتَجَبْ لِي

 

Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, ResululIah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

"Sizden biriniz "dua ettim fakat kabul olunmadı" diye acele etmedikçe duası kabul olunur."

 

 

Diğer tahric: Buhari, deavat; Müslim, zikir;Tirmizî, deavât; ibn Mace, dua; Muvatta', kur'an; Ahmed b. Hanbel, II, 487.

 

 

AÇIKLAMA:

 

Hadis-i şerif, gecikse bile kul acele etmedikçe duasının mutlaka kabul edileceğini bildirmektedir. Kulun acele etmesi, Peygamber (s.a.v.) tarafından kulun "dua ettim fakat kabul edilmedi" demesi ile tef­sir edilmiştir. Müslim'in rivayetine göre acele etmenin ne olduğu sorusuna Resûlullah (s.a.v.);

 

"Kul, "dua ettim, dua ettim, hiç kabul edildiğini görmedim" der kırı­lır ve bu anda dua etmeyi terk eder" diye cevap vermiştir.

 

Duayı terk etmek yavaşlatarak veya ye'se düşerek dua etmekten usanç göstermektir.

 

Dua eden bir kimsenin duasının karşılığı geciktiği veya başka bir şekil­de tecelli ettiği için, "dua ettim fakat kabul edilmedi" demesinde iki büyük hata vardır: Bunlar yaptığı duayı başa kakmak ve kabulünden ye'se düşmektir. Halbuki bu kişiyi küfre götürebilir. Zira âyet-i kerimede "Allah'ın Rahme­tinden ancak kâfirler güruhu ye'se kapılır" buyurulur.[Yûsuf 87]

 

İbn Battal, hadis-i şerifte beyân edilen kişinin halini açıklarken şunları söyler: "O usanıp duayı terk eder ve duasını başa kakan gibi olur. Ya da kabule lâyık bir dua yapar da karşılık vermekten âciz olmayan ve ihsanı ken­disinden hiç bir şey noksanlaştırmayan Allah Teâlâ'yı cimri zanneder."

 

Hadis-i şerif duanın kabul edilmesini, acele etmeme şartına bağlamak­tadır. Halbuki Kur'an-ıKerim'de  = bana dua ediniz, kabul edeyim"[Mu'min 60]  Bana dua ettiği zaman dua ede­nin duasını kabul ederim"[Bakara 186] buyurulmaktadır. Bu âyetler herhangi bir şar­ta bağlamadan dua edenin duasının kabul edileceğini bildirmektedir. Bu durumda, duanın kabul edilmesi için acele etmemenin şart olduğunu bildi­ren hadisle âyetler arasında bir tezat olduğu görünümü ortaya çıkmaktadır. Ama aslında böyle bir tezat mevzuu bahis değildir. Çünkü âyetlerin hükmü hadisin muhtevasıyla kayıtlıdır. Ayrıca duanın kabulü bir kaç şekilde olur. Bunlar:

 

1. İstenilenin aynının istenildiği vakitte verilmesi,

 

2. Allah'ın, İstenilen şeye mukabil bir şerri defetmesi veya istenilenden daha iyisini vermesi,

 

3. Allah'ın bilip kulun bilmediği bir hikmetten dolayı duanın kabulü­nün geciktirilmesi.

 

4. Duaların kıyamet günü için biriktirilmesi.Çünkü dua eden o günde her zamankinden daha çok sevaba muhtaçtır.

 

Görüldüğü gibi geç de olsa veya başka türlü tecellî ederek de olsa, ku­lun yaptığı dualar mutlaka kabul edilecektir. İbnu'l-Cevzî bu durumu şöyle ifâde eder:

 

"Mü'minin duası asla geri çevrilmez. Ancak bazan kabulün gecikmesi veya istenilenin yerine, hemen veya gecikerek daha önemli bir bedelinin ve­rilmesi daha efdal olabilir. O halde mü'minin vazifesi, rabbinden istemeyi kesmemektir. Çünkü o herşeyi Allah'a teslim ve havale ettiğinde olduğu gi­bi duasında da kulluk göstermiştir."

 

Tirmizî ve Hâkim'in Ubâde b. Sâmit'ten Hz. Peygambere isnad ederek rivayet ettikleri şu hadis yukarıda söylenenleri isbat etmektedir: "Yeryüzünde, dua edip de Allah'ın ona istediğini vermediği veya ondan istediğinin benzeri bir kötülüğü engellemediği bir tane Müslüman yoktur."

 

Buharî Şârihi Kırmam, üzerinde durduğumuz hadis-i şerifi şerhederken duanın kabul edilmesi için acele etmeme ve "dua ettim kabul olunmadı" de­memenin şart olduğunu söyler. Ancak başka hadis-i şerifler de gözönüne alın­dığında yapılan duanın kabul edilmesi için başka şartların da bulunması gerektiği görülür. Yukarıdakilere ilâveten şunlar da duanın şartlarındandır:

 

a. Günah işlemek için duada bulunmamak,

 

b. İçerisinde günâh veya akrabalık bağlarını kesen bir şeyin bulunmaması,

 

c. Haram olan bir şeyi istememek,

 

d. Olması mümkün olmayan şeyleri istememek,

 

e. Dua edenin duasının kabul edileceğine bütün benliği ile inanması, Tirmizî'nin rivayet ettiği şu hadis bunu ortaya koyar: "Siz kabul edileceğine inanarak Allah'a dua ediniz. Biliniz ki Allah (c.c.) gafil ve samimiyetsiz kalb-den gelen duayı kabul etmez."

 

f. İstediği şeyde kötü bir maksat olmamalıdır.Meselâ övünmek için mal istemek makbul değildir.

 

g. Yiyeceği ve giyeceği haramdan olmamalıdır.

 

h. Dua eden kişi istediğini Allah'dan başkasının veremeyeceğini bil­melidir.

 

ı. Duadan evvel Allah'a hamdetmek ve Peygamber'e salevât getirmek,

 

j. Dua edenin sesi ne çok yüksek ne de çok alçak olmalı.

 

k. Kıbleye karşı durup eller kaldırmalı.

 

Bu saydıklarımız duada gerekli olan şartların en önemlileridir. Bunla­rın dışında başka şartlar ileri sürenler de vardır. Ancak hepsinde ortak olan nokta, duanın samimiyetle ve Allah'ın kabul edeceği umud ile yapılmasıdır.

 

Bütün şartlarına riâyet ederek dua ettiği halde duasının kabul edilmedi­ğini söyleyen mutlaka yanılmıştır. Ya kendisinde bir kusur vardır ya da dua­sı, yukarıda işaret ettiğimiz yollardan biri ile kabul edilmiştir. Çünkü bu Kur'an-ı Kerim'in âyetiyle sabittir. Hz. Peygamberin hadisleri ile bildirilmiştir. Daha önce zikrettiklerimize ilâve olarak, Ahmed b. Hanbel'in Müsned'in-de, Ebû Said el-Hudrî (r.a.)'nin Resûlullah'tan rivayet ettiği şu sözler yuka­rıdaki gerçeği bütün açıklığı ile ortaya koymaktadır: "İçerisinde günah ve akrabalık bağlarım kesen bir şey olmadan dua eden müslümanın duası mut­laka kabul edilir. Ancak bu, ya hemen olur, ya duası biriktirilir, ya da iste­diğine mukabil bir kötülük kendisinden men'edilir."

 

Kurtubî'nin ifadesine göre, hadiste zikredilen günah sözü, her türlü gü­nahı içine alır. Akrabalık bağlarına da tüm kul haklan girer.

 

İbn Atâ, duanın rükünleri, kanatlan, sebepleri ve vakitleri olduğunu söy­ler. Duanın rükünleri tam olursa, kuvvetlenir; kanatları uygun olursa, se­mâlara uçar; vakitlerine rastlarsa, kazanır; sebepleri bulunursa, kurtulur. Duanın hükümleri kalb huzuru, şefkat, itaat ve huşu; kanatlan, doğruluk; vakti, seher; sebepleri, de Hz. Muhammed (s.a.v.)'e salevâttır" der.

 

Allah yoluna girenlerin yapmaları gereken şeylerden biri de Allah'a tam olarak teslim olup ondan gelen herşeye razı olmaktır. Onun için Allah'tan istemek mi, yok a herşeyi ona bırakıp ondan gelene razı olmak mı, daha ef-daldir, konusunda ihtilaf edilmiştir. Kuşeyrî her iki tarafı tercih edenlerin de bulunduğunu söyledikten sonra, duayı üstün tutmanın açık delillerin ge­reği olup ihtiyaç ve tevazu eseri olduğundan, rızayı tercih etmenin de tesli­miyetten dolayı olduğunu söyler. Duanın lüzumu bu babın ilk hadisinin izahında geniş bîr şekilde geçmiştir.

 

 

BUHARİ RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN

 

MÜSLİM RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN